İkinci El Ayıplı Araç Satışında Satıcının Sorumluluğu
Giriş
Türkiye’de ikinci el araç piyasası son yıllarda önemli bir büyüme göstermiştir. Ekonomik dalgalanmalar, yeni araç fiyatlarındaki artışlar ve tüketici tercihlerindeki değişimler, birçok kişiyi ikinci el araç almaya yönlendirmektedir. Ancak bu büyüme, beraberinde önemli hukuki riskleri ve uyuşmazlıkları getirmektedir. Geleneksel “alıcı dikkatli olmalıdır” anlayışı, modern tüketici hukuku karşısında yetersiz kalmakta, Türk hukuk sistemi ise alıcıları koruyan kapsamlı bir düzenleme sunmaktadır.
Ayıp Kavramı ve Türleri
Hukuki anlamda ayıp, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ayıp, satılan malın satıcının bildirdiği nitelikleri taşımaması veya malın değerini, alıcının beklediği faydayı ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki veya ekonomik eksikliklerdir. Ayıp kavramı, bildirilen niteliklerin bulunmaması, objektif niteliklerin eksikliği ve değer veya faydada azalma unsurlarını içermektedir.
Ayıplar, ortaya çıkış şekillerine göre iki temel kategoriye ayrılmaktadır: açık ayıp ve gizli ayıp. Açık ayıp, alıcının aracı teslim aldığı anda olağan bir dikkat ve inceleme ile tespit edebileceği kusurlardır. Kaporta üzerindeki belirgin çizikler, camlardaki çatlaklar, lastiklerin aşınmış olması veya aksesuarların çalışmaması gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu tür ayıplarda alıcının gözden geçirme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Gizli ayıp ise teslim anında olağan bir inceleme ile anlaşılması mümkün olmayan, kullanım sırasında veya belirli bir süre sonra ortaya çıkan kusurlardır. Motorda yağ kaçağı, şanzıman arızası, şasede gizli eğilme, kilometre göstergesinin düşürülmüş olması veya aracın geçirdiği kazaların gizlenmesi gibi durumlar gizli ayıp kapsamına girmektedir. Bu ayıplar, alıcıyı en çok mağdur eden ve en sık uyuşmazlığa neden olan durumlardır.
Satıcı Türlerine Göre Değişen Sorumluluk Rejimleri
İkinci el araç satışında satıcının sorumluluğunu belirleyen en önemli faktör, satıcının bu işi meslek veya ticaret erbabı olarak yapıp yapmadığıdır. Bu ayrım, uygulanacak hukuk kurallarını, ispat yükünü ve alıcının sahip olduğu hakları doğrudan etkilemektedir.
Mesleki veya ticari satıcılar, ikinci el araç alım-satımını bir meslek veya ticari faaliyet olarak yürüten galerici, yetkili satıcı veya bayii gibi kişi ve firmalardır. Bu satıcılara karşı açılacak davalarda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaktadır. Bu durumda alıcı, “tüketici” sıfatını kazanmakta ve kanunun sağladığı güçlü korumalardan yararlanmaktadır. Tüketici Kanunu’na göre, malın teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan her ayıbın teslim anında var olduğu kabul edilmekte ve ayıbın olmadığını ispat yükü satıcıya geçmektedir. Ayrıca, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğin 15. maddesi uyarınca, bu satıcıların sattıkları araçlara 3 ay veya 5.000 kilometre boyunca garanti vermesi zorunludur.
Bireysel satıcılar ise araç satışını ticari veya mesleki bir faaliyet kapsamında değil, sadece kendi kullanmış olduğu aracını elden çıkarmak amacıyla yapan kişilerdir. Bu satışlara 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmakta ve alıcı “tüketici” sayılmamaktadır. Borçlar Kanunu’nun en önemli özelliği, satıcının kusursuz sorumluluğunu kabul etmesidir. Satıcı, ayıbı bilmese dahi ayıptan sorumlu tutulabilmektedir. Ancak bu rejimde, Tüketici Kanunu’ndaki altı aylık ispat kolaylığı bulunmamakta ve ayıbın bildirildiğinin ispatı alıcıya düşmektedir.
Ayıptan Sorumluluk için Gereken Şartlar ve İstisnalar
Ayıptan sorumluluk için genel şartlar arasında ayıbın varlığı, ayıbın teslim anında var olması ve alıcının ayıbı bilmemesi veya bilemeyecek durumda olması yer almaktadır. Ayıbın teslim anında var olduğunun kabulü, özellikle gizli ayıplarda ve Tüketici Kanunu kapsamındaki altı aylık sürede önem kazanmaktadır.
Satıcının sorumluluktan kurtulabileceği istisnai durumlar da bulunmaktadır. Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcının ayıbı bildiğini veya bilebilecek durumda olduğunu ispat ederse sorumlu olmamaktadır. Ancak Yargıtay içtihatları, bu konuda alıcı lehine önemli düzenlemeler getirmiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi kararlarında, aracın piyasa değerinin altında satılmış olmasının alıcının ayıbı bildiği anlamına gelmeyeceğini ve alıcının satın almadan önce resmi kayıtları inceleme yükümlülüğünün bulunmadığını açıkça belirtmiştir.
Açık ayıplar ve gözden geçirme yükümlülüğü de önemli bir istisnadır. Alıcı, aracı teslim aldıktan sonra makul bir süre içinde gözden geçirmek ve açık ayıpları uygun bir süre içinde satıcıya bildirmek zorundadır. Bu bildirimi yapmazsa, aracı ayıplarıyla kabul etmiş sayılmaktadır. Ancak satıcının “böyle bir ayıp yoktur” şeklinde taahhütte bulunması durumunda, açık ayıplardan da sorumlu olabilmektedir.
Satıcının ağır kusuru ise sorumluluk rejimini değiştiren önemli bir unsurdur. Satıcı, ayıbı bile bile gizlemişse veya ayıbın varlığını örtbas etmeye çalışmışsa, bu durum “ağır kusur” olarak nitelendirilmektedir. Ağır kusurlu satıcı, ayıbın zamanında bildirilmediği savunmasında bulunamamakta ve iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamamaktadır.
Alıcının Seçimlik Hakları ve Kullanım Koşulları
Ayıbın ispat edilmesi ve gerekli şartların oluşması durumunda alıcı, kanunların kendisine tanıdığı seçimlik haklardan birini kullanabilmektedir. Bu haklar, hem Tüketici Kanunu hem de Borçlar Kanunu’nda benzer şekilde düzenlenmiştir.
Sözleşmeden dönme hakkı, alıcının aracı iade ederek ödediği bedelin tamamının faiziyle iadesini talep etmesini sağlamaktadır. Bu hakkın kullanılması durumunda alıcı, aracı eldeki haliyle iade etmekte, ödediği bedeli faiziyle geri almakta, yargılama giderleri ve araca yapılan masrafları talep edebilmekte ve ayıptan doğan zararların tazminini isteyebilmektedir.
Bedelden indirim hakkı, alıcının aracı elinde tutarak ayıp oranında satış bedelinden indirim talep etmesine olanak tanımaktadır. Bu hak, özellikle ayıbın aracın kullanımını tamamen engellemediği ancak değerinde kayba neden olduğu durumlarda tercih edilmektedir.
Ücretsiz onarım hakkı, aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde tüm masraflar satıcıya ait olmak üzere aracın onarılmasını talep etme imkanı sağlamaktadır. Bu hakkın kullanılabilmesi için onarımın teknik ve ekonomik açıdan mümkün ve makul olması gerekmektedir.
Ayıpsız misille değiştirme hakkı ise imkan bulunması durumunda aracın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep etme hakkını içermektedir. Ancak ikinci el araç piyasasının doğası gereği bu hakkın kullanımı pratikte sınırlı olabilmektedir.
Hukuki Süreç ve Pratik Başvuru Yolları
Ayıplı bir araçla karşılaşan alıcının izlemesi gereken hukuki süreç belirli aşamalardan oluşmaktadır. İlk ve en kritik aşama, ayıbın tespiti ve satıcıya ihbar edilmesidir. İhbar, ispat edilebilir şekilde yapılmalı, tercihen noter aracılığıyla ihtarname çekilmelidir. İhtarnamede aracın tanıtıcı bilgileri, satış tarihi ve bedeli, tespit edilen ayıbın ayrıntılı tanımı ve hangi seçimlik hakkın kullanıldığı açıkça belirtilmelidir.
Delillerin toplanması, olası bir dava süreci için hayati önem taşımaktadır. Satış sözleşmesi, ödeme belgeleri, ekspertiz raporları, tamir faturaları, fotoğraf ve video kayıtları ile tanık beyanları, dava sürecinde kullanılabilecek önemli delillerdir. Ayrıca resmi kurum yazışmaları da aracın geçmişine ilişkin önemli kanıtlar oluşturabilmektedir.
İhbar ve delil toplama sürecinin ardından satıcı talepleri yerine getirmezse dava aşamasına geçilmektedir. Dava açılırken görevli ve yetkili mahkemenin doğru tespiti büyük önem taşımaktadır. Satıcı profesyonel ise Tüketici Mahkemesi, bireysel ise Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Yetkili mahkeme genellikle davalının yerleşim yeri mahkemesidir, ancak tüketici işlemlerinde tüketicinin kendi yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olabilmektedir.
Dava dilekçesinde olayın başlangıcından itibaren tüm gelişmeler kronolojik olarak anlatılmalı, dayanılan deliller belirtilmeli ve talep net bir şekilde ifade edilmelidir. Mahkeme, teknik konuların tespiti için genellikle bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermekte, bilirkişi ise aracı yerinde inceleyerek ayıbın varlığı ve yol açtığı değer kaybı hakkında rapor düzenlemektedir.
Tüketici Kanunu kapsamındaki davalarda dava açılmadan önce arabuluculuk müessesesine başvurmak zorunludur. Arabuluculuk, masrafsız ve hızlı bir çözüm yolu olabilmekte, tarafların anlaşması durumunda dava açılmasına gerek kalmamaktadır.
Özel Durumlar ve Yargıtay İçtihatları Işığında Değerlendirmeler
Kilometre saati değişimi, ikinci el araç piyasasında sık karşılaşılan ve hem hukuki hem de cezai sonuçları olan bir durumdur. Yargıtay, kilometresi düşürülmüş aracı normal bedelinin üzerinde satmanın “bilişim sisteminin aracı olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu” oluşturduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, böyle bir durumla karşılaşan alıcıların hem hukuki dava açmaları hem de suç duyurusunda bulunmaları önerilmektedir.
Noterde imzalanan satış sözleşmelerinde yer alan “aracı kontrol ettim, inceledim ve bu haliyle kabul ediyorum” şeklindeki genel ifadeler, satıcının gizli ayıplardan sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu ifadeler, ancak sözleşmede özel olarak belirtilmiş ve alıcının açıkça kabul ettiği belirli ayıplar için geçerli olabilmektedir.
Satış öncesi alınan ekspertiz raporları, raporda açıkça belirtilen kusurlardan satıcıyı kurtarabilmektedir. Ancak raporda yer almayan veya hatalı belirtilen bir ayıp ortaya çıkarsa, satıcının sorumluluğu devam etmektedir. Ayrıca, hatalı rapor düzenleyen eksperin de hukuki sorumluluğu doğabilmektedir.
Tramer kaydı, alıcıya aracın geçmişi hakkında sınırlı bilgi vermekte, kayıtlarda görünen hasarlardan satıcı sorumlu tutulamamaktadır. Ancak tramere kaydedilmemiş bir hasarın varlığının gizlenmesi veya hasarın boyutu hakkında alıcının yanıltılması durumunda, bu bir gizli ayıp teşkil etmektedir.
Sonuç ve Öneriler
İkinci el araç piyasası, dikkatli olunması gereken riskler barındırsa da Türk hukuk sistemi alıcıya önemli haklar ve korumalar sunmaktadır. Alıcıların bu hakları etkin şekilde kullanabilmeleri için bazı temel noktalara dikkat etmeleri gerekmektedir.
Öncelikle, satış öncesi mümkünse bağımsız bir ekspertiz raporu alınmalı ve yazılı sözleşmede satıcının vaatleri ile aracın bilinen tüm kusurları belirtilmelidir. Ayıp tespit edildiğinde ise zaman kaybetmeden, ispat edilebilir şekilde satıcıya ihbarda bulunulmalıdır. İhbar için noter ihtarnamesi en güvenilir yöntemdir.
Alıcılar, haklarını kullanmak için genellikle iki yıllık bir zamanaşımı süresi olduğunu unutmamalı, bu süre içinde gerekli işlemleri tamamlamalıdırlar. Sürecin karmaşıklığı ve usuli hataların hak kaybına yol açabileceği göz önünde bulundurularak, gerektiğinde hukuki destek alınmalıdır.
İkinci El Ayıplı Araç Satışı Üzerine 100 Soru 100 Cevap
Soru: İkinci el araçta “ayıp” ne demektir?
Cevap: Ayıp; satılan aracın, satıcının bildirdiği veya alıcının haklı olarak beklediği niteliklere sahip olmaması ya da aracın değerini ve kullanım amacına uygunluğunu önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki veya ekonomik eksikliklerdir.
Soru: Hangi yasa ayıplı mal hükümlerini düzenler?
Cevap: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve devamı maddeleri ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilgili hükümleri uygulanır.
Soru: Açık ayıp ile gizli ayıp arasındaki fark nedir?
Cevap: Açık ayıp, aracın teslimi sırasında alıcı tarafından makul bir incelemeyle fark edilebilecek nitelikteki kusurlardır. Gizli ayıp ise teslimden sonra, kullanım sürecinde ortaya çıkan ve normal incelemeyle tespit edilemeyen kusurlardır.
Soru: İkinci el araç alıcısı hangi haklara sahiptir?
Cevap: Alıcı; sözleşmeden dönme, satış bedelinde indirim, ücretsiz onarım veya aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesini talep etme haklarına sahiptir.
Soru: Ayıptan sorumluluk için hangi şartlar aranır?
Cevap: Ayıbın teslim anında mevcut olması, alıcının ayıbı bilmemesi ve ayıbın sözleşmede üstlenilen niteliklere aykırılık teşkil etmesi gerekir.
Soru: Galerici ile bireysel satıcı arasındaki hukuki fark nedir?
Cevap: Galericiler bakımından 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uygulanırken; bireysel satıcılar açısından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
Soru: Galericilerin garanti yükümlülüğü ne kadardır?
Cevap: İkinci el araç satışlarında galerilerin zorunlu garanti süresi, teslim tarihinden itibaren 3 ay veya 5.000 km (hangisi önce dolarsa) olarak belirlenmiştir.
Soru: Bireysel satıcı “ayıbı bilmiyordum” diyebilir mi?
Cevap: Hayır. Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesi uyarınca, satıcı ayıptan kusursuz olsa dahi sorumludur. Ayıbı bilmemesi, sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Soru: Komisyoncu galerinin sorumluluğu nedir?
Cevap: Komisyoncu sıfatıyla satış yapan galeriler de Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında satıcıyla birlikte müteselsilen sorumludur.
Soru: Satıcı tüzel kişi ise hangi hükümler uygulanır?
Cevap: Satıcı tüzel kişi olduğunda, alıcı tüketici sıfatına sahipse TKHK hükümleri uygulanır ve tüketici mahkemeleri görevli hale gelir.
Soru: Ayıbın ispatı kimin yükündedir?
Cevap: Galeriden yapılan satışlarda teslim tarihinden itibaren ilk 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim anında var olduğu karine olarak kabul edilir ve ispat yükü satıcıdadır. Bireysel satışlarda ve 6 aydan sonraki dönemlerde ise ispat yükü alıcıya aittir.
Soru: En güvenilir ihbar yöntemi nedir?
Cevap: Noter kanalıyla ihtarname gönderilmesi, en güvenilir ve ispat değeri en yüksek yöntemdir.
Soru: Alıcının Tramer sorgulama yükümlülüğü var mıdır?
Cevap: Hayır. Yargıtay içtihatlarına göre, alıcının Tramer sorgulaması yapma yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Soru: Ekspertiz raporunun hukuki değeri nedir?
Cevap: Ekspertiz raporu kesin delil niteliğinde olmamakla birlikte, mahkemeler nezdinde güçlü delil olarak kabul edilir.
Soru: WhatsApp mesajları delil olarak kullanılabilir mi?
Cevap: Evet. Ancak noter onaylı veya UYAP çıktılı olması hâlinde ispat gücü önemli ölçüde artar.
Soru: Ayıptan doğan hakların zamanaşımı süresi nedir?
Cevap: Ayıptan doğan talepler için genel zamanaşımı süresi, aracın teslim tarihinden itibaren iki yıldır. Bu süre, Türk Borçlar Kanunu’nun 231. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilgili hükümlerine dayanmaktadır.
Soru: Zamanaşımı süresi ne zaman başlar?
Cevap: Zamanaşımı süresi, aracın fiilen alıcıya teslim edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Soru: Gizli ayıplarda zamanaşımı nasıl işler?
Cevap: Gizli ayıplarda da zamanaşımı süresi teslim tarihinden itibaren işlemeye başlar. Ayıbın sonradan ortaya çıkması, sürenin başlangıcını değiştirmez.
Soru: Satıcı ağır kusurlu ise zamanaşımı değişir mi?
Cevap: Evet. Satıcının ağır kusuru veya hilesi varsa, iki yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaz. Bu durumda zamanaşımı süresi söz konusu olmaksızın alıcı dava açabilir.
Soru: İhbar süresi ile zamanaşımı süresi aynı mıdır?
Cevap: Hayır. Ayıbın öğrenilmesinden sonra alıcı, makul süre içinde satıcıya ihbarda bulunmalıdır. Zamanaşımı süresi ise teslimden itibaren iki yıldır. İhbar süresine uyulmaması, zamanaşımı süresi içinde olunmasına rağmen hak kaybına yol açabilir.
Soru: Sözleşmeden dönme hakkı nasıl kullanılır?
Cevap: Alıcı, aracın ayıplı olması sebebiyle sözleşmeden dönme hakkını kullanmak istediğinde; aracı satıcıya iade ederek, ödediği bedelin faiziyle birlikte iadesini noter ihtarnamesi veya dava yoluyla talep edebilir.
Soru: Bedelden indirim için ne gereklidir?
Cevap: Alıcı, aracı elinde tutarak ayıbın aracın değerine oranla bedelden indirilmesini talep edebilir. Bu durumda aracın ayıpsız ve ayıplı hâli arasındaki fark bilirkişi raporuyla belirlenir.
Soru: Ücretsiz onarım her durumda talep edilebilir mi?
Cevap: Ücretsiz onarım talebi, onarımın satıcı açısından aşırı masraf gerektirmemesi kaydıyla mümkündür. Aşırı masraf gerektiren hallerde satıcı, diğer seçimlik haklara yönlendirme yapabilir.
Soru: Seçimlik haklardan vazgeçilebilir mi?
Cevap: Alıcı, satıcıyla açık bir anlaşma yapmadıkça tek taraflı olarak seçimlik haklarından feragat edemez. Hakların kullanımı sözleşme ve kanun hükümleriyle sınırlıdır.
Soru: Hâkim seçimlik hakkı değiştirebilir mi?
Cevap: Evet. Türk Borçlar Kanunu uyarınca hâkim, alıcının seçtiği hakkın somut olayın şartlarına uygun düşmemesi halinde, uygun gördüğü başka bir seçimlik hakkın kullanılmasına hükmedebilir.
Soru: Kilometre düşürme ayıp mıdır?
Cevap: Evet. Kilometre düşürme hem ayıp niteliği taşır hem de Türk Ceza Kanunu anlamında dolandırıcılık suçunu oluşturur. Bu durumda hem hukukî hem de cezai sorumluluk doğar.
Soru: Aracın kazalı olması her zaman ayıp mıdır?
Cevap: Aracın geçmişte kaza geçirmiş olması, alıcıya açıkça bildirilmemişse gizli ayıp teşkil eder ve satıcının sorumluluğunu doğurur.
Soru: Boyasız araçta boya işlemi ayıp mıdır?
Cevap: Aracın orijinalliğini etkileyen, sonradan yapılan boya veya parça değişiklikleri, alıcıya bildirilmemişse ayıp sayılır.
Soru: Aracın çalıntı çıkması durumunda ne olur?
Cevap: Çalıntı araç satışı, en ağır ayıp türlerinden biridir. Satıcı, bedelin iadesiyle birlikte alıcının tüm zararlarını tazmin etmekle yükümlüdür. Ayrıca ceza sorumluluğu da doğabilir.
Soru: Motor arızası hangi durumlarda ayıp sayılır?
Cevap: Aracın normal kullanımı sırasında beklenmeyen şekilde meydana gelen, kullanıcının kusurundan kaynaklanmayan motor arızaları ayıp olarak kabul edilir.
Soru: Ayıp tespit edilince ilk ne yapılmalı?
Cevap: Alıcı, ayıbı öğrendiği anda derhal satıcıya yazılı olarak bildirimde bulunmalıdır. En güvenli yöntem noter aracılığıyla ihtarname göndermektir.
Soru: İhtarnamede neler bulunmalı?
Cevap: İhtarnamede aracın kimlik bilgileri (plaka, marka, model), ayıbın ayrıntılı tanımı, talep edilen seçimlik hak ve makul bir cevap süresi yer almalıdır.
Soru: Satıcı ihtarnameye cevap vermezse ne olur?
Cevap: Satıcı ihtarnameye süresinde yanıt vermez veya talebi yerine getirmezse, alıcı ilgili mahkemede dava açabilir.
Soru: Hangi mahkemeye dava açılır?
Cevap: Galerilere karşı açılacak davalarda görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi’dir. Bireysel satıcılara karşı açılacak davalarda ise Asliye Hukuk Mahkemesi yetkilidir.
Soru: Dava süresi ne kadardır?
Cevap: Dava süresi mahkemelerin iş yoğunluğuna göre değişmekle birlikte, ortalama 1 ila 2 yıl arasında sonuçlanmaktadır.
Soru: Tüketici Kanunu’na göre 6 aylık süre ne anlama gelir?
Cevap: 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre, aracın tesliminden itibaren ilk 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim anında mevcut olduğu karine olarak kabul edilir. Bu sürede ispat yükü satıcıya aittir; satıcı, ayıbın teslimden sonra oluştuğunu ispat etmedikçe sorumlu tutulur.
Soru: Tüketici önce arabulucuya başvurmak zorunda mı?
Cevap: Evet. Tüketici Mahkemelerinde açılacak davalarda, 6502 sayılı Kanun ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu gereğince dava açmadan önce arabuluculuğa başvuru zorunludur. Bu şart yerine getirilmeden açılan davalar usulden reddedilebilir.
Soru: Arabuluculuk ücretli midir?
Cevap: Hayır. Tüketiciler için arabuluculuk başvurusu ve süreç ücretsizdir. Arabuluculuk ücretleri, karşı taraf olan satıcı tarafından veya anlaşma sağlanmazsa Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
Soru: Tüketici hangi durumlarda ek tazminat talep edebilir?
Cevap: Alıcı, ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanmanın yanı sıra, ayıplı mal nedeniyle uğradığı maddi zararları (tamir masrafları, değer kaybı vb.) ve uygun koşullarda manevi zararları da genel hükümlere dayanarak tazminat olarak talep edebilir.
Soru: Tüketici derneklerinden yardım alınabilir mi?
Cevap: Evet. Tüketici dernekleri ve konfederasyonları, üyelerine veya başvuranlara danışmanlık, arabuluculuk ve hukuki destek sağlayabilir. Ayrıca idari mercilere şikâyet başvurusu yapılmasına da yardımcı olabilirler.
Soru: Bireysel satıcı “araç ikinci el” diyerek kurtulabilir mi?
Cevap: Hayır. Aracın ikinci el olması satıcının ayıptan doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Türk Borçlar Kanunu m.219 gereği satıcı, aracı ayıpsız şekilde devretmekle yükümlüdür.
Soru: Bireysel satıcı için garanti süresi var mı?
Cevap: Hayır. Bireysel satıcılar bakımından kanunen zorunlu bir garanti süresi öngörülmemiştir. Ancak satıcının beyan ettiği niteliklerin eksik çıkması durumunda TBK hükümleri çerçevesinde sorumluluğu devam eder.
Soru: Bireysel satıcı aracı başkasından almışsa sorumlu mudur?
Cevap: Evet. Satıcı aracı bir başkasından almış olsa bile, ayıptan sorumluluğu devam eder. Ayıbı bilmemesi veya üçüncü kişiden kaynaklanması sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Soru: Bireysel satıcı ile anlaşmazlıkta nereye başvurulur?
Cevap: Bireysel satıcıya karşı açılacak davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise kural olarak davalının yerleşim yerindeki mahkemedir.
Soru: Bireysel satıcı iflas etmişse ne olur?
Cevap: Satıcının iflası hâlinde alıcı, alacağını iflas masasına kaydettirerek diğer alacaklılarla birlikte tahsil yoluna gider. Ancak bu durumda tahsil olasılığı düşebilir.
Soru: Galeri “sattık geçti” diyebilir mi?
Cevap: Hayır. Galerilerin yasal sorumluluğu satıştan sonra da devam eder. Tüketicinin ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanma hakkı garanti ve zamanaşımı süreleri içinde geçerliliğini korur.
Soru: Galeri aracı ekspertize götürmeyi reddederse ne olur?
Cevap: Galerinin ekspertiz incelemesini reddetmesi, Yargıtay içtihatlarına göre çoğu durumda ayıbın varlığını kabul anlamına gelebilir ve aleyhine delil teşkil eder.
Soru: Galeri garanti kapsamı dışı diyebilir mi?
Cevap: Galeri ancak ilgili yönetmelikte belirtilen istisnai hâller varsa garanti kapsamı dışında olduğunu ileri sürebilir. Keyfî şekilde garanti dışı bırakma beyanları geçerli değildir.
Soru: Galeri aracı tamir etmek isterse ne yapılmalı?
Cevap: Alıcı, tamir teklifini kabul etmeden önce arızanın mahiyeti, onarımın kalıcılığı ve aracın değerine etkisini değerlendirmelidir. Gerekiyorsa bağımsız ekspertiz yaptırılmalıdır.
Soru: Galeri iflas ederse ne olur?
Cevap: Galerinin iflası hâlinde, alıcı TKHK m.11 uyarınca üretici, ithalatçı veya diğer sorumlulara başvurabilir. Bu kişiler müteselsilen sorumludur.
Soru: Hangi belgeler saklanmalı?
Cevap: Satış sözleşmesi, fatura, ödeme dekontları, ekspertiz raporları, tamir faturaları, noter ihtarnameleri ve yazışmalar gibi tüm belgeler saklanmalıdır. Bu belgeler yargı sürecinde temel delil niteliği taşır.
Soru: Fotoğraf ve video delil olur mu?
Cevap: Evet. Tarih ve içerik bakımından doğrulanabilir nitelikteki fotoğraf ve video kayıtları mahkemelerde delil olarak kullanılabilir.
Soru: Tanık beyanı ne zaman gereklidir?
Cevap: Yazılı delillerin yetersiz olduğu veya taraf beyanlarının çeliştiği durumlarda tanık beyanına başvurulabilir.
Soru: Ekspertiz raporu nasıl alınır?
Cevap: Tarafsızlık açısından TSE belgeli ve yetkili ekspertiz kuruluşlarından rapor alınmalıdır. Bu raporlar mahkemelerde teknik görüş olarak değerlendirilir.
Soru: Resmî kurum yazıları nasıl alınır?
Cevap: Tramer kayıtları, sigorta şirketlerinden alınacak yazılar veya Emniyet Genel Müdürlüğü yazıları yazılı başvuruyla temin edilir. Bu belgeler resmî delil niteliğindedir.
Soru: Arabuluculuk nedir?
Cevap: Arabuluculuk, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişi olan arabulucu gözetiminde, mahkemeye gitmeden çözülmesini sağlayan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile düzenlenmiştir.
Soru: Arabuluculuk zorunlu mudur?
Cevap: Tüketici uyuşmazlıklarında dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur. Zorunlu arabuluculuk şartı yerine getirilmeden açılan davalar, usulden reddedilir. Bu nedenle tüketici, satıcı veya sağlayıcıya karşı dava açmadan önce mutlaka arabuluculuk başvurusunda bulunmalıdır.
Soru: Arabulucuya nasıl başvurulur?
Cevap: Tüketici, yerleşim yeri veya karşı tarafın yerleşim yerindeki Arabuluculuk Bürosu’na şahsen giderek ya da e-Devlet üzerinden başvuru yapabilir. Başvuru ücretsizdir.
Soru: Arabuluculuk süreci ne kadar sürer?
Cevap: Zorunlu arabuluculuk süreci başvurudan itibaren 6 hafta içinde sonuçlandırılır. Bu süre, zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla 2 hafta uzatılabilir.
Soru: Arabuluculukta anlaşma sağlanırsa ne olur?
Cevap: Taraflar bir anlaşmaya varırsa bu anlaşma tutanak altına alınır. Tutanak, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Taraflar isterse anlaşma belgesi mahkemece icra edilebilirlik şerhi alınarak mahkeme kararı niteliği kazanır.
Soru: Anlaşma sağlanmazsa ne olur?
Cevap: Arabulucu tarafında “anlaşmaya varılamadı” tutanağı düzenlenir. Bu tutanak, dava açarken dava dilekçesine eklenmelidir. Bu belge olmadan dava açılamaz.
Soru: Arabuluculuk masraflarını kim karşılar?
Cevap: Tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk masrafları karşı taraf (satıcı veya sağlayıcı) tarafından karşılanır. Anlaşma sağlanmazsa, belirli bir tutara kadar olan ücretler Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir.
Soru: Arabuluculukta avukat şart mı?
Cevap: Avukat bulundurmak zorunlu değildir ancak özellikle teknik, yüksek tutarlı veya delil yönünden karmaşık uyuşmazlıklarda avukatla temsil edilmek hak kayıplarını önleyebilir.
Soru: Arabuluculukta verilen beyanlar mahkemede kullanılabilir mi?
Cevap: Hayır. Arabuluculuk sürecinde tarafların yaptığı beyanlar, ileri sürdükleri teklifler veya kabul beyanları kesinlikle mahkemede delil olarak kullanılamaz. Bu kural, tarafların uzlaşma özgürlüğünü güvence altına almak için getirilmiştir.
Soru: Arabuluculuktan sonra dava nasıl açılır?
Cevap: Arabuluculukta anlaşmaya varılamaması hâlinde taraflar, “anlaşmaya varılamadı” tutanağını dava dilekçesine ekleyerek görevli ve yetkili mahkemede dava açabilir. Tutanak olmadan açılan davalar usulden reddedilir.
Soru: Hangi mahkemeye başvurulur?
Cevap: Tüketici işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme Tüketici Mahkemesidir. Tüketici Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Bireysel satıcılar arasındaki uyuşmazlıklarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise kural olarak davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak tüketici davalarında, tüketicinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Soru: Dava dilekçesinde neler bulunmalı?
Cevap: Tarafların kimlik ve adres bilgileri, Uyuşmazlığın özeti, Talep edilen haklar (örneğin bedel iadesi, araç değişimi, ücretsiz onarım vb.), Hukuki dayanılan maddeler (6502 sayılı Kanun, TBK m.219 vd., ilgili yönetmelikler vb.), Delillerin listesi (fatura, ekspertiz, yazışmalar, fotoğraflar vb.), Arabuluculuk tutanağı, Dava dilekçesinin açık, kronolojik sıraya uygun ve hukuki dayanakları içerecek şekilde hazırlanması önemlidir.
Soru: Dava süresi ne kadar sürer?
Cevap: Dava süresi, mahkemenin iş yüküne, bilirkişi incelemelerine ve tarafların usule uygun davranmasına göre değişir. Ortalama olarak 6 ay ile 2 yıl arasında sürebilir. Ekspertiz ve bilirkişi süreçleri bu süreyi uzatabilir.
Soru: Bilirkişi raporu neden önemlidir?
Cevap: Ayıplı araç davalarında teknik konuların değerlendirilmesi için mahkeme çoğunlukla bilirkişi incelemesi yaptırır. Bilirkişi raporu, ayıbın varlığı, gizli olup olmadığı, teslim tarihinden önce mi sonra mı oluştuğu gibi hususlarda belirleyici olur. Bu nedenle davacı tarafın rapora itiraz hakkını etkin şekilde kullanması gerekir.
Soru: Satıcı iflas etmişse dava kime açılır?
Cevap: Satıcının iflası hâlinde dava iflas masasına yöneltilir. Ayrıca 6502 sayılı Kanun m.11 uyarınca üretici, ithalatçı ve satıcı müteselsilen sorumlu olduğundan, diğer sorumlulara karşı da dava açılabilir.
Soru: Zamanaşımı süresi nedir?
Cevap: Tüketici işlemlerinde: Ayıp, teslimden itibaren 2 yıl içinde ortaya çıkarsa satıcı sorumludur. Motorlu taşıtlarda bu süre 2 yıldır, ancak gizli ayıplar bakımından Yargıtay içtihatları uyarınca 10 yıla kadar uzayabilir. Bireysel satışlarda (TBK’ya tabi): Genel zamanaşımı süresi 2 yıl, ağır kusur veya hile durumunda 10 yıldır. Zamanaşımı süresinin kaçırılması davanın reddine yol açabilir.
Soru: Dava kazanılırsa ne tür kararlar verilir?
Cevap: Mahkeme, uyuşmazlığın niteliğine göre: Bedel iadesi (aracın iadesi karşılığında satış bedelinin geri ödenmesi), Araç değişimi (ayıpsız misli ile değişim), Ücretsiz onarım, Ayıp oranında bedel indirimi, Maddi ve uygun şartlarda manevi tazminat kararlarından birine veya birkaçına hükmedebilir.
Soru: Karar kesinleşmeden icra edilebilir mi?
Cevap: İhtiyati tedbir veya icra edilebilirlik şerhi alınmadıkça karar kesinleşmeden icra edilemez. Ancak bazı durumlarda mahkeme, özellikle ayıplı araçların trafikten men edilmesi veya bedelin bloke edilmesi gibi tedbir kararları verebilir.
Soru: Mahkeme davayı tüketici lehine sonuçlandırırsa ne tür kararlar verebilir?
Cevap: Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre farklı kararlar verebilir. En yaygın uygulama, aracın iadesi karşılığında satış bedelinin tüketiciye faiziyle birlikte geri ödenmesidir. Bu durumda araç satıcıya geri verilir ve tüketici ödediği bedelin tamamını yasal faiziyle geri alır.
Soru: Mahkeme aracın değiştirilmesine karar verebilir mi?
Cevap: Evet. Ayıbın onarımla giderilemeyecek nitelikte olması veya aracın güvenli kullanımını tehlikeye düşürmesi hâlinde, mahkeme aracın ayıpsız bir misliyle değiştirilmesine hükmedebilir.
Soru: Onarım kararı hangi hâllerde verilir?
Cevap: Ayıp teknik olarak onarımla giderilebilir ve tüketici açısından da makul ise, mahkeme ücretsiz onarım yapılmasına karar verebilir. Ancak onarımın mümkün olmaması veya tüketiciye ek külfet yaratması durumunda bu yol tercih edilmez.
Soru: Bedelden indirim kararı hangi durumlarda verilir?
Cevap: Aracın ayıbı kalıcı nitelikte olup tüketici aracın iadesini istemiyorsa, mahkeme aracın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki fark üzerinden bedelden indirim kararı verebilir.
Soru: Tazminat talepleri dava sonunda nasıl değerlendirilir?
Cevap: Tüketici, ayıplı araç nedeniyle uğradığı maddi zararları ispatlayabilirse mahkeme bu zararların tazminine de hükmedebilir. Bu kapsamda tamir masrafları, değer kaybı veya aracın ayıbı sebebiyle oluşan diğer maddi kayıplar değerlendirilebilir. Manevi tazminat talepleri ise somut olayın özelliklerine göre ayrıca incelenir.
Soru: Mahkeme tüketici lehine karar verdiğinde ne tür sonuçlar doğar?
Cevap: Mahkeme, davayı tüketici lehine sonuçlandırdığında somut olayın özelliklerine göre farklı sonuçlara hükmedebilir. En yaygın uygulama, aracın iadesi karşılığında satış bedelinin tüketiciye faiziyle birlikte geri ödenmesidir. Bu durumda araç satıcıya iade edilir ve tüketici ödediği bedelin tamamını, teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte geri alır.
Soru: Mahkeme aracın değiştirilmesine karar verebilir mi?
Cevap: Evet. Eğer aracın ayıbı onarım yoluyla giderilemeyecek derecede ciddi ise ya da aracın güvenli kullanımını etkiliyorsa, mahkeme aracın ayıpsız bir misliyle değiştirilmesine karar verebilir. Bu özellikle üretim hatası, ağır yapısal kusur veya kilometre düşürme gibi hallerde gündeme gelir.
Soru: Onarım kararı hangi durumlarda verilir?
Cevap: Ayıp teknik olarak tamir edilebilir nitelikteyse ve onarımın tüketici açısından makul bir çözüm oluşturduğu kanaatine varılırsa, mahkeme ücretsiz onarım yapılmasına hükmedebilir. Ancak onarımın mümkün olmaması, tekrar eden arızalar bulunması ya da onarımın tüketiciye ek külfet getirmesi durumunda bu yol tercih edilmez.
Soru: Mahkeme bedelden indirim kararı verebilir mi?
Cevap: Evet. Tüketici aracın iadesini istemiyor ve aracı kullanmaya devam etmek istiyorsa, mahkeme aracın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki farkı bilirkişi raporu aracılığıyla belirler ve bu farkın bedelden indirilmesine karar verir. Bu durum genellikle ayıbın kalıcı ama aracın kullanılabilirliğini tamamen ortadan kaldırmadığı hallerde söz konusu olur.
Soru: Tazminat talepleri nasıl değerlendirilir?
Cevap: Mahkeme, tüketicinin ayıplı araç nedeniyle uğradığı maddi zararları ispatlaması hâlinde bu zararların tazminine de hükmedebilir. Bu zararlar arasında tamir masrafları, değer kaybı, yedek araç giderleri veya iş gücü kayıpları yer alabilir. Manevi tazminat talepleri ise somut olayın özellikleri, kusurun ağırlığı ve tüketicinin uğradığı manevi zararlar dikkate alınarak ayrıca değerlendirilir.
Soru: Karara karşı itiraz mümkün müdür?
Cevap: Evet. Mahkeme kararına karşı kanun yolları açıktır. Taraflar, kararın tebliğinden itibaren yasal süre içinde istinaf veya temyiz yoluna başvurarak kararın üst mahkemece incelenmesini talep edebilir.

Yorum