Fatura mı, Sözleşme mi?

Hangisi Daha Güçlü Bir Delildir?

Ticaret hayatında bazı tacirler, alacaklarını tahsil etmek veya yasal süreç başlatmak için fatura düzenlemenin yeterli olduğunu düşünmektedir. Hatta bazı durumlarda faturanın, sözleşmeden daha etkili bir delil olduğu yanılgısına düşülebilmektedir. Ancak, hukuki açıdan ele alındığında, bu görüş her zaman doğru değildir.

Bir uyuşmazlık halinde, fatura ve sözleşme arasındaki delil değerini belirlerken, ilgili mevzuatın çerçevesinde konuya yaklaşmak gerekir. Özellikle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) gibi kanunlar bu konuda yol gösterici olmaktadır.

Bu makalede, fatura ve sözleşmenin yasal düzenlemeler ve yargı kararları ışığında nasıl değerlendirilmesi gerektiğini ele alacak ve hangi durumlarda hangi belgenin daha etkili bir hukuki delil teşkil ettiğini inceleyeceğiz.

Hukuki uyuşmazlıklarda delil niteliği taşıyan belgeler arasında sözleşme ve fatura önemli bir yer tutar. Ancak, bunların delil değeri somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak, sözleşme hukuki bağlayıcılığı ve kapsamı nedeniyle daha güçlü bir delil olarak kabul edilmektedir. Bu makalede, sözleşme ve faturanın delil niteliği ayrıntılı şekilde ele alınacak ve ilgili yasal düzenlemelerle desteklenerek hangi durumlarda daha etkili olduğu açıklanacaktır.

1. Sözleşmenin Delil Değeri

Sözleşme, tarafların karşılıklı iradelerini ve yükümlülüklerini yazılı olarak belirlediği bir belgedir. Hukuk düzeni açısından en güçlü delillerden biri olarak kabul edilir. İşte sözleşmenin güçlü bir delil olmasının nedenleri:

1.1. Tarafların İradelerini Açıkça Ortaya Koyar

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre sözleşmeler, tarafların açık ve serbest iradesiyle kurulur. Taraflarca özgür iradeyle imzalanmış ve yükümlülükleri net şekilde belirleyen bir sözleşme, uyuşmazlık halinde en güçlü dayanaklardan biri olur.

1.2. Karşılıklı Beyanları İçerir

Sözleşme, tek taraflı bir belge olmayıp, tarafların karşılıklı beyanlarını içerdiğinden, mahkemeler tarafından güvenilir bir delil olarak değerlendirilir. Yargıtay kararlarında da, bir sözleşmenin varlığı ve içeriğinin ispatlanması halinde bu belgenin esas alınması gerektiği belirtilmektedir.

1.3. Resmi Nitelikte Olabilir

Eğer sözleşme noter huzurunda düzenlenmişse veya resmi şekil şartına tabi ise, imza inkârı gibi durumlarda daha da güçlü bir delil niteliği kazanır. Noter onaylı sözleşmeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) göre kesin delil niteliği taşıyabilir.

1.4. Yazılı Delil Başlangıcı ve Tam Delil Niteliği

HMK m. 200 uyarınca, belli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemler yazılı delil ile ispat edilmelidir. Sözleşme, hem yazılı delil başlangıcı hem de tam delil niteliği taşıyabileceği için mahkemede güçlü bir dayanak oluşturur.

2. Faturanın Delil Değeri

Fatura, özellikle ticari uyuşmazlıklarda önemli bir delil olmakla birlikte, tek başına kesin delil niteliği taşımaz. Faturanın delil değerini belirleyen unsurlar şunlardır:

2.1. Tek Taraflı Beyan Niteliğinde Olabilir

Fatura, yalnızca satıcı tarafından düzenlenen bir belge olduğu için, alıcının açıkça kabul etmediği durumlarda tek taraflı beyan olarak değerlendirilir. Bu nedenle, faturanın delil değeri sınırlıdır.

2.2. Ödemenin Yapıldığını Göstermez

Fatura, mal veya hizmetin satıldığını gösterse de, ödeme yapıldığını ispat etmez. Dolayısıyla, ödeme konusundaki uyuşmazlıklarda fatura tek başına yeterli delil değildir.

2.3. İtiraz Edilmemesi Durumunda Delil Niteliği Kazanabilir

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 21/2’ye göre, tacirler arasında düzenlenen faturalar, makul süre içinde itiraz edilmediği takdirde içeriği kabul edilmiş sayılır. Yargıtay içtihatlarında da, süresinde itiraz edilmeyen faturaların kesin delil teşkil edebileceği belirtilmektedir.

3. Hangi Durumda Hangisi Daha Önemlidir?

3.1. Sözleşme Varsa ve Geçerli İse: Öncelikle sözleşme dikkate alınır. Çünkü sözleşme, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça ortaya koyar ve somut delil niteliğindedir.

3.2. Sözleşme Yoksa veya Eksikse: Bu durumda, fatura ve diğer ticari belgeler (e-posta yazışmaları, sipariş formları, banka dekontları vb.) delil olarak değerlendirilebilir.

3.3. Faturaya İtiraz Edilmemişse: Faturanın süresinde itiraz edilmemesi, ticaret hukuku açısından önemli bir husustur ve mahkemeler tarafından faturanın kabul edildiği anlamına gelebilir.


Hukuki uyuşmazlıklar açısından değerlendirildiğinde, sözleşme her zaman faturadan daha güçlü bir delildir. Sözleşme, tarafların iradelerini açıkça ortaya koyduğu ve karşılıklı yükümlülükleri belirlediği için mahkemelerde güvenilir bir delil olarak kabul edilir. Ancak, sözleşme bulunmuyorsa veya eksikse, fatura ve diğer ticari belgeler de delil olarak kullanılabilir.

Özellikle ticaret hukuku açısından bakıldığında, fatura süresinde itiraz edilmemişse delil değerine sahip olabilir. Ancak, herhangi bir uyuşmazlık riskine karşı hem sözleşmenin hem de faturanın eksiksiz ve hukuka uygun şekilde düzenlenmesi en sağlam hukuki güvenceyi sağlar.

Bu nedenle, herhangi bir ticari işlemde veya hukuki ilişkide, yalnızca faturaya dayanmak yerine mutlaka yazılı bir sözleşme yapılması önerilir. Böylece, ileride doğabilecek uyuşmazlıklarda hak kaybı yaşanmasının önüne geçilmiş olur.

Fatura ve Sözleşme Karşılaştırması

Uyuşmazlık halinde, sözleşme genellikle fatura karşısında daha güçlü bir delil olarak kabul edilir.

KriterSözleşmeFatura
Taraf BeyanıKarşılıklı irade beyanını kapsarTek taraflı bir beyan olabilir
Delil GücüÇok yüksekİtiraz edilirse değeri düşer
Hukuki BağlayıcılıkYüksekİtiraz edilmezse bağlayıcı olabilir
İspat KolaylığıNoter onayı ile kesin delil olurİspat edilmesi zor olabilir

Noter onaylı bir sözleşme, taraflar arasındaki hukuki ilişkide kesinlik sağlarken, faturalar ancak belirli koşullarda delil olarak kabul edilebilir.

Bir Emsal : T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2021/7253 K. 2021/12178 T. 29.11.2021

İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ ( Davacı Satım Sözleşmesine Konu Malların Davalıya Teslim Edilmesine Rağmen Ödeme Yapılmadığını İddia Etmiş Davalı ise Satım İlişkisinin Kurulmadığını Fatura Konusu Malların Kendisine Teslim Edilmediğini Savunmuş Olup Davacının Yasal Delillerle Teslim Olgusunu İspat Etmesi Gerektiği )

FATURANIN DELİL NİTELİĞİ ( Faturanın Tek Başına Alacağın Varlığına Delil Olmayacağı Davalının da Söz Konusu Faturaların Altında Yer Alan Teslim Alan Kısmında İmzası Bulunmadığı – Dava Konusu Ürünlerin Teslimi Hukuki Bir İşlem Olup Ancak TMK 6. ve HMK 190 ve 200 Maddeleri Gereği Yazılı Delillerle İspat Edilebileceği/Dosyaya İbraz Edilen Faturalar Malın Teslim Edildiğini Göstermeyecek Olup Davacının Yasal Delillerle Teslim Olgusunu İspat Etmesi Gerektiği )

İSPAT ( Dava Dosyasında Yer Alan Servis Fişlerinden Led TV’ye İlişkin Olan Servis Fişi İncelendiğinde Davalının İmzasının Yer Almadığı Anlaşıldığı Yine Dava Konusu Yapılan Buzdolabı Saç Düzleştirici ve Elektrik Süpürgesi Bakımından da Teslim Belgesi ve Servis Fişleri Bulunmadığı – Mahkemece Dava Konusu Yapılan Ürünlerin Davalıya Tesliminin Yasal Delillerle İspatlanamadığı Değerlendirilerek Sonucuna Göre Bir Karar Verilmesi Gerektiği/Yanılgılı Gerekçeyle Davanın Kabulüne İlişkin Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )

2004/m.67

6100/m.190,200

ÖZET : Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

DAVA : Taraflar arasındaki itiraz iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın kabulüne dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, sahibi olduğu mağazadan davalının elektrikli süpürge, buz dolabı, saç düzleştirici, led tv satın aldığını, ürünlerin davalıya teslim edildiğini, ancak davalının fatura bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla hakkında Denizli 4. İcra Müdürlüğü’nün 2020/544 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu belirterek davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı, davacının iş yerinde 01/12/1993-05/12/2019 tarihleri arasında çalıştığını, söz konusu faturaların tamamının davacıya ait işyerinde çalıştığı döneme ait olduğunu, davacıya ait işyerinde çalışırken kesinlikle davacıdan ürün satın almadığını, davacıya ait iş yeri kayıtlarının ve davacının ticari defterlerinin incelenmesini talep ettiğini, söz konusu malların kendisine teslim edilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davacı satıcı ile davalı tüketici arasında davaya konu ürünlerin satış ilişkisinin kurulduğu, ancak davalı yanca alınan bu ürün bedellerinin ödendiği yönünde davalının herhangi bir beyanı veya sunduğu ödeme belgesinin bulunmadığı, bilirkişi tarafından incelenen davacıya ait 2014 yılı ticari defterlerin açılış tasdiklerinin bulunduğu, yevmiye defteri kapanış onayının yaptırılmadığı, incelenen davacıya ait 2019 yılı ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri bulunduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak bu defterlerin tutulduğu ve defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığı, delil vasfı taşıdığı, incelenen davacıya ait ticari defterlerde takip dayanağı yapılan 4 adet toplam 4.729,00 TL tutarındaki faturaların kayıtlı olduğu, ürünlere ilişkin servis fişlerinin olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle davalının Denizli 4. İcra Müdürlüğünün 2020/544 esas sayılı takip dosyasında yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığı’nın 05/10/2021 tarihli yazısında; dava ve işlem tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinin ikinci fıkrasında “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” hükmünün düzenlendiği, buna göre bir mal alışverişi yapıldığında malın teslimi ile bedelin ödendiği karine olarak kabul edildiği, bu nedenle malı satıp teslim eden davacının karinenin aksini kanıtlaması gerektiği, teslimin yazılı delille ispat edilebileceği, faturanın sadece davacı satıcının defterinde kayıtlı olması malın teslimine karine teşkil etmediğini, dosya içerisindeki faturalarda teslim alanın imzasının da bulunmadığı, ispat yükünün davacıda olduğu ve teslim hususunda delil bulunmadığı dikkate alındığında mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 Sayılı HMK’nın 363. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.

Dava, dava konusu ürünlerin satışı nedeniyle ödenmeyen bedellerin iadesi için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, satım sözleşmesine konu malların davalıya teslim edilmesine rağmen ödeme yapılmadığını iddia etmiş, davalı ile satım ilişkisinin kurulmadığını, fatura konusu malların kendisine teslim edilmediğini savunmuştur. Uyuşmazlık, davacı tarafça faturası düzenlenen malların davalıya teslim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.

Fatura tek başına alacağın varlığına delil olmaz ve yine davalının da söz konusu faturaların altında yer alan teslim alan kısmında imzası bulunmamaktadır. Bu durumda dava konusu ürünlerin teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK 6. ve HMK. 190 ve 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Dosyaya ibraz edilen faturalar malın teslim edildiğini göstermez. Davacı yasal delillerle teslim olgusunu ispat etmelidir. Dava dosyasında yer alan servis fişlerinden LED TV’ye ilişkin olan servis fişi incelendiğinde; davalının imzasının yer almadığı anlaşılmaktadır. Yine dava konusu yapılan buzdolabı, saç düzleştirici ve elektrik süpürgesi bakımından teslim belgesi ve birbirini doğrulan servis fişleri de bulunmamaktadır. Mahkemece, dava konusu yapılan ürünlerin davalıya tesliminin yasal delillerle ispatlanamadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın kabulüne ilişkin karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

O halde; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler nazara alınarak, dava konusu ürünlerin davalıya teslimi usul ve yasaya uygun delillerle ispatlanamadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma isteğinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının HMK’nın 363. maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz talebinin kabulüyle kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine, 29.11.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Gizlilik

Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.

İletişim

Randevu almak için, çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon numaralarından veya e-posta adreslerinden bize ulaşabilirsiniz.

5/5 - (1 vote)

Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir